Son günlerde Orta Doğu'da gerginlik artış göstermeye devam ederken, İsrail'in Suriye'ye yönelik olası saldırı tehdidi, uluslararası ilişkilerde yeni bir dönüm noktasını işaret ediyor. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Katz, orduya Suriye'ye saldırı hazırlıkları konusunda talimat verdiklerini duyurdu. Bu haber, bölgede yaşayan halkın endişelerini artırırken, dünya genelindeki güç dengelerinin yeniden sorgulanmasına da neden oluyor.
Israel'in Suriye üzerindeki iştahı, özellikle İran'a bağlı milislerin Suriye'de güçlenmesiyle artmış durumda. Netanyahu ve Katz, Suriye’nin kuzey bölgelerinde İran’ın askeri varlığını hedef almanın yanı sıra, bunların İsrail'e yönelik potansiyel tehditleri ile mücadele etmeyi amaçladıklarını belirtti. Geçtiğimiz yıllarda, İsrail hava kuvvetleri Suriye'deki İran hedeflerine bir dizi hava saldırısı gerçekleştirmişti. Netanyahu, “Suriye’ye yönelik tehditler karşısında sessiz kalmayacağız. Gereken her türlü önlemi almaktan çekinmeyeceğiz,” ifadelerini kullandı.
Öte yandan, Suriye'deki iç savaşın karmaşık durumu, İsrail’in bu tür saldırılarını daha da çetrefilli hale getiriyor. Savaşın başından bu yana, ülkenin farklı bölgelerinde pek çok farklı gruptan milisler ve öncelikle de İran yanlısı güçler mevcut. Bunun yanı sıra, Rusya’nın bölgedeki askeri varlığı da İsrail’in kararlarını etkileyen önemli bir faktör olarak öne çıkıyor. Rusya, Esad rejimine destek verirken, İsrail ile stratejik bir denge oluşturmaya çalışıyor. Bu denge, zaman zaman gerginliğe yol açabilir.
İsrail’in Suriye’ye yönelik planlı bir saldırı gerçekleştirmesi durumunda, uluslararası arenada nasıl bir tepki göreceği ise merak konusu. Birçok ülke, özellikle İran ve Rusya tarafından yapılacak olası misillemelerden endişe duyuyor. Washington’un durumu üst düzeyde takip ettiği öğrenildi. ABD, İsrail’e her zaman destek vermekle birlikte, bölgede daha fazla şiddetin ve çatışmanın önüne geçilmesi için diplomatik çabaların artırılmasını öneriyor. Dışişleri Bakanı Antony Blinken, iki taraf arasında iletişimin sürdürülmesi gerektiğine vurgu yaptı ve “Böyle bir tehdit karşısında, her iki ülkenin de sağduyulu davranması gerekli,” dedi.
Bu durum, aynı zamanda Suriye halkı için de yeni bir tehdit oluşturuyor. İç savaştan zaten büyük zorluklar çeken Suriye’de, bir başka savaş patlak vermesi durumunda sivil kayıpların artması kaçınılmaz olabilir. Uluslararası insan hakları örgütleri, bu tür çatışmaların sivil halk üzerindeki yükünü azaltmak için acil önlemler alınması çağrısında bulunuyor. Suriye’nin yeniden yapılanma sürecinin gecikmesine neden olacak bu tür çatışmalar, ülkedeki durumun daha da kötüleşmesine yol açabilir.
Sonuç olarak, Netanyahu ve Katz’ın Suriye’ye yönelik saldırı tehdidi, sadece İsrail ve Suriye değil, tüm Orta Doğu’nun kaderini etkileyebilecek bir durum olarak öne çıkıyor. Olası bir çatışmanın sonuçları üzerine spekülasyonlar devam ederken, bölgede barış, istikrar ve güvenliğin sağlanması için atılacak adımlar büyük önem taşıyor. Uluslararası toplumun, olası bir savaşı önlemek amacıyla işbirliği yapması bekleniyor. Bu bağlamda, tüm gözlerin bölgedeki gelişmelerde olduğu bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.